Güncelleme Tarihi:
Cumhuriyet Gazetesi'nden Selin Ongun'a konuşan Selvi Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satırbaşları:
Göz önünde olmayı sevmiyorum. Bu siyasetle ilgilenmiyorum demek değil. Mayamızda var siyaset. Bazen "Emine Hanım her yerde, senin de olman lazım" diyorlar. Herkesin tabiatı farklı, ben böyleyim diyorum. Şimdiye dek genel merkeze iki kez, Meclis’e de bir kez gittim.”
Bu kez seçim otobüsünde ya da 40 bin kadınla 4 milyon ev projesinde görecek miyiz sizi?
Siyasetin propaganda kısmını bilmiyorum! Bana, her yerde fotoğrafınızın çıkması gereksiz geliyor.
Çocuklarınız da çok iyi gizleniyor. Bu bir tembihin sonucu mu?
Bizim aile böyle. Tembih yok. İki kızım, bir oğlum var. Onlar da bulundukları ortamda, babalarının görevini dile getirmezler.
Geçen yıllar eşliğinde “siyasetin en feci yanı, olmaz olsun böyle siyaset” diyebileceğiniz anlar hangileri?
İnsanı üzen o kadar çok şey var ki. Çocuklarınıza, ailenize söylenenler mesela. Hiç kimsenin çocuğu bunları hak etmez. Benim çocuklarım kendi hallerinde insanlar. Olmadık bir iddiayla anılmalarına çok üzülüyorum. Kerem mesela Amerika’da bir üniversitede sunum yapmaya gidecek, bunun üzerine bana bir haber okudular. Kerem güya gitmiş bütün masrafları da cemaat karşılamış! “Aman oğlum lütfen çok dikkatli ol, kimsenin evinde kalma anneciğim, otelde kal faturanı da al” dedim. Daha çocuk gitmeden, bunlar nasıl uyduruluyor? Ben bu belaltı siyasetini anlamıyorum.
Kendinizin ya da çocuklarınızın izlendiğini düşündüğünüz oldu mu hiç?
Çocukların izlendiğini düşünmedim. Eşim için olabilir. Bir ara sanıyorum, eve kim gelip gidiyor, bunlara bakıldı.
Eve böcek ya da kamera koyulmuş olabilir mi gibi endişeleriniz var mı?
Olabilir de... Bana söylediler zaten, partiden “evde bir tarama yapalım” dediler. Dedim ki, aman kim ne dinliyorsa dinlesin!
Evde kontrol yapıldı mı?
Yaptırmadım. Hiç gerek görmedim. Olabilir de, neler neler duyuyoruz ve inanamıyoruz. Başkalarının aklına geliyor ama inanın benim aklıma “Acaba şurada bir böcek var mı” gibi bir düşünce gelmiyor. Telefonlarımız tabii ki dinleniyor. Sadece bizim değil, yakınlarımızın telefonu da dinleniyor. Annemin kalbinde pil olduğu için cep telefonu kullanamıyordu. Ev telefonundan konuşurduk. Annem de gündemi sıkı takip ederdi. Kızdı mı ağzına geleni söylerdi. Siyasete çok meraklıydı, kızdıklarını anlatır, çok sinirlendiğinde küfrederdi. “Anne telefon dinleniyor” derdim, bunun üzerine ayrıca küfür ederdi. Yani dinliyorlarsa dinlesinler! Şimdi bazen çocuklara telefonlarda dinleme var, diyorum. Onlar da “Aman belki arada bir küfür ediyoruz, onları da dinlesinler” derler. Sonuç olarak telefon dinlemesini tabii ki biliyoruz böcek de olabilir, niçin olmasın?
Kemal Bey sizinle aynı fikirde olmalı ki, evinizde kontrol yapılmamış.
Kemal zaten o tür konularda benden de rahattır.
“Umut Oran-suikast” haberleri ile birlikte “Kemal Kılıçdaroğlu dahil olmak üzere 45 CHP’linin +18 kaseti var” iddiası da haberleşti. Siz bu haberi gördüğünüzde ne hissediyorsunuz, aklınızdan ne geçiyor?
Olabilir diye düşünüyorum, yok diye düşünmüyorum. Çünkü geçmişte de gördük bunları. Ama o kasetler ne şekilde alınmış, özel hayatla ilgili olabilir, başka şeyler olabilir; bilmiyoruz. Çok da şaşırmadım açıkçası. Aman kesinlikle olmaz diye düşünmedim.
Geçmişte örnekler olduğu için mi?
Ondan da olabilir, hiç aklınıza gelmeyen şeyler oluyor. Bu ülkede yaşanan hiçbir şey beni şaşırtmaz diyorum. Ama yine de bazen şaşıyorum, o ayrı.
Sözkonusu haberde, Kılıçdaroğlu da dahil, deniyordu. Eşinizle bu konuyu hiç konuştunuz mu?
Hiç konuşmadık, hiç konuşmadık.
“Bu haberi kaale bile almıyorum” mu diyorsunuz?
Gerçekten konuşmadık o konuyla ilgili, özel olarak “aman konuşmayalım” gibi bir şey değil. Demek ki o anda, o yoğunlukta mı gündeme gelmedi; hakikaten konuşmadık.
Siyasetin bu yüzü için ne hissediyorsunuz?
Tabii ki siyasetin yüzü, bu olmamalı. Özel hayat, maalesef dahil ediliyor. Geçmişte de oldu. O zaman kasetler yoktu; mektuplar, fotoğraflar vardı. Bunlar her zaman olmuştur. Özel hayat, ancak o aileyi ilgilendirir.
Partililerin eşlerinden bu haberlerle ilgili olarak size gelen oluyor mu?
Hayır, bu konuda bana kimse gelmedi.
Deniz Baykal’ın genel başkanlık koltuğundan ayrılmasına neden olan kaset operasyonundan bu yana köprünün altından çok sular aktı. İlk etapta, “Pensilvanya” işaret edildiğinde Baykal, “öyle hissetmediğini” söyledi. Daha sonra CHP’lilerin içinden bir grubun koltuk değişimi için yapabileceği de söylendi. Geçen beş yılda yaşananlar eşliğinde “yanılmışız” dediğiniz başlıklar var mı?
Yanılma derken, birisi bunları kasete aldı tabii. Aslında hepsi de işin içinde.
Hepsi derken kimleri dahil ediyorsunuz?
Hani CHP’nin içinden değil, kaseti ilk alıp, sonradan sağa sola servis ediliş; onları bilmiyorum. Olabilir belki, partinin içinden de olabilir. Ama ilk alınış, bilmem ne yapılış, hani şimdiki cumhurbaşkanımız hepiniz oradaydınız, diyor ya; vallahi hepsi de oradaydılar, diyeceğim ben. Hem suyun öbür tarafı, hem o zamanki başbakanımız bunların hepsini biliyorlar.
Partinin içerisinden bir grubu da dahil eder misiniz?
Parti içinde belki bunların başka yerlere servis edilmesi, olabilir de. İnanın bazı şeyler beni çok şaşırtıyor. Siyaset böyle olmamalı. Türkiye’de bunu da siyaset diye adlandırıyoruz. Ayrıca bu meseleyi kadın veya erkek diye ayırmıyorum. Kadın veya erkek, başka birine ilgi duyabilirsiniz, evli de olabilirsiniz, ama beraber yaşadığınız kişiye karşı dürüst olmanız, arkadan iş çevirmemeniz önemli. Bu konu sadece çifti ve ailesini ilgilendirir. Tabii toplumda kendi ahlaki değerlerine göre karar verenler de olabilir. Ve birçok kişinin, AK Parti’lierin de böyle kasetleri olduğu söylendi. Tabii onlar işi, imam nikâhlı vs. deyip bir şeye uyduruyorlar.
Yerel seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile “Cemaat-CHP koalisyonu” ifadesini sık duyduk. Bu söylemin sizdeki karşılığı nedir?
Operasyonlardan (17-25 Aralık) sonra, iki taraf kapışınca, bunlar gündeme geldi. Yerel seçimde cemaatten oy geldiğini düşünmüyorum. Hatta cemaatin çoğunun MHP’ye oy verdiğini, cemaatin çok fazla blok oyunun olmadığını düşünüyorum. Çoğu da zaten yine AK Parti’ye verdi. CHP’yi destekledikleri konusunda söylentiler olsa bile, inandırıcı bulmuyorum. Çünkü sonucunu görmedim. Hatta getirisinden ziyade götürüsü oldu, diyenler var.
Katılıyor musunuz siz buna?
Adaylar konusunda söylendi bunlar. Hangisi cemaatten, bilemiyorum. Bakın iktidar bile yıllarca içiçe olmalarına rağmen daha karar veremedi.
“Reel politika CHP-cemaat işbirliğini getiriyor. Cemaat oyunu MHP’ye vereceğine CHP’ye versin, oy gelsin” diyen bir CHP’liye karşı tutumunuz ne olur?
Oy verecek ise sıradan bir vatandaş gibi oyunu verir. Gizli bir anlaşmaya gerek yok. Cemaatten bir kişi MHP’ye oy veriyorsa, CHP’nin söylemleri de güzel geliyorsa, vatandaş olarak tercihini belirler. Bunun için “cemaatle görüşeyim” gibi özel bir şey yapmaya gerek yok. Yıllarca beraber olduklarını biliyorduk, bu hayatımızın her yerindeydi. Ne zaman ki çıkarları çatıştı, bu süreç başladı. Olanlara böyle bakıyorum.
Bülent Arınç’ın “Gökçek Ankara’yı parsel parsel sattı” sözlerini nasıl okudunuz?
Bunları hep duyuyorduk. İmarsız yapılaşma hep konuşuluyordu, şimdi de Saray mesela. O nasıl verildi, o da mı parsel parsel verildi? Şunu düşündüm, madem bunları biliyordun neden şimdiye kadar sustun?